Mahkeme saat 09.45’te başladı. Duruşmaya Şadi Naci Özpolat’ın
savunması ile başlandı.
Şadi Naci Özpolat, Türkiye'de yaşadığı faşist baskıları, yaşadığı
haksız tutsaklığı, hapishanelerdeki baskı, işkence ve katliamları ve buna karşı
yapılan ölüm orucu direnişlerini, bu direnişte kendisinin de yer aldığını, ölüm
orucu yaptığını anlattı.
Yunanistan’a politik iltica için geldiğini, Yunanistan'da haksız
yere tutuklandığını, hiçbir delil olmamasına rağmen anti-terör polisin
yalanlarıyla 30 yıl ağır hapis cezası aldığını, suçlamalarla hiçbir ilgisinin olmadığını
söyledi.
Uyuşturucuyla Savaş TV’de çalıştığını söylemesi üzerine
hakim “sizin politik kimliğinizle uyuşturucunun ne ilgisi var” diye soru
sordu. Şadi Naci Özpolat, uyuşturucunun emperyalizmin ve faşizmin halkları
uyutmak, beyinlerini teslim almak için kullandığı bir araç olduğunu, uyuşturucunun
emperyalizm ve faşizm eliyle yaygınlaştırıldığını, uyuşturucunun milyonlarca
insanın sorunu olduğunu, bu sorunun insan yaşamına değer veren herkesin sorunu olduğunu
ve tüm bu nedenlerden dolayı uyuşturucunun kendisini ilgilendirdiğini söyledi.
Şadi Naci Özpolat, savunmasını terör konusuyla sürdürdü. Dünyanın
hemen her yerinde insanların terörden yargılanabileceğini, bunun Türkiye'de çok
yaşandığını anlattı. Avukatların, gazetecilerin mesleklerini yaptıkları için
terörist ilan edilip yargılandığını söyledi. 12 yaşındaki Uğur Kaymaz’ın polis
tarafından 13 kurşunla katledildiğini, cesedinin yanında silah bırakıldığını, terörist
olarak gösterilmeye çalışıldığını, katil polisler hakkında herhangi bir
soruşturma açılmadığını, yargılanmadıklarını anlattı. Berkin Elvan'ın 14
yaşında başından vurularak katledildiğini ancak polislerin cezalandırılmadığını
söyledi.
Avrupa emperyalist devletlerinin, halk düşmanı faşist örgütlenmeleri,
faşistleri anti-terör yasalarıyla yargılamazken devrimcilerin, sosyalistlerin
demokratik faaliyetlerinin terör olarak gösterilerek tutuklandıklarını söyledi.
Avrupa emperyalistlerinin faşistlere karşı demokratik davrandığını, devrimcilere-sosyalistlere
karşı ise demokratik olmadığını anlattı.
Son olarak, tüm suçlamalardan beraatını isteyerek
savunmasını bitirdi.
Ardından verilen kısa bir aradan sonra Harika Kızılkaya’nın
savunmasına geçildi.
Harika Kızılkaya, üniversite öğrencisi olarak parasız eğitim
hakkı için mücadele ettiğini, öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde
yer aldığını, bu mücadelesinden dolayı faşist baskılara maruz kaldığını
anlattı. Gözaltında yaşadığı işkenceleri anlattı. Tüm bunlardan dolayı vatanını
terk etmek zorunda kaldığını, Yunanistan'a iltica ettiğini ve burada da Türkiye
faşizmine karşı mücadelesini sürdüğünü söyledi. Yunanistan’daki demokratik
mücadele içindeki faaliyetlerini anlattı.
Harika Kızılkaya Yunanistan’a geldiği günden bu yana hem
ülkesindeki faşizme karşı mücadeleyi çeşitli biçimlerde sürdürdüğünü hem de
Yunan halkı ve Yunan dokuyla birlikte Yunanistan’daki hak alma mücadelesi
içinde yer aldığını belirtti.
Polisin hiçbir uyarı yapmadan sabaha karşı kapıları kırarak içeri
girdiğini, biber gazı kullandığını, ters kelepçe yaptığını, işkence yaptığını
anlattı.
Bulut Yayla’nın Yunanistan polisi tarafından kaçırılarak Türkiye
faşizmine teslim edildiğini anlattı. Türkiyeli devrimcilerin, her zaman Türkiye
faşizminin hedefine olduğunu söyledi.
Son olarak ise terörist olmadığını, devrimci olduğunu, uğradıkları
adaletsizliğe karşı 97 gün açlık grevi
yaptıklarını, bundan da onur duyduklarını söyledi ve beraatını talep ederek savunmasını
tamamladı.
Harika Kızılkaya’nın ardından İsmail Zat’ın savunmasına
geçildi. İsmail Zat, Kürt ve Alevi kimliği nedeniyle yaşadığı baskıları
anlattı. İşçi olduğunu, bir fabrikada çalışırken sendikaya üye olduğu için
işten atıldığını, buna karşı grev yaptığını, grev yaptığı-işini
istediği-direndiği için ttutuklandığın, kısa bir tutsaklık yaşadığını, tahliye
olduktan sonra faşist devletin baskılarının sürmesi nedeniyle Yunanistan’a
iltica ettiğini anlattı. Yunanistan'da da demokratik mücadelesini sürdüğünü söyledi
ve savunmasını sonlandırdı.
Ardından Hasan Kaya’nın savunması başladı.
Hasan Kaya, Türkiye’de NATO ve IMF karşıtı eylemler gibi demokratik
eylem ve gösterilere katıldığı için birçok defa işkenceyle gözaltına alındığını
ve tutuklandığını söyledi.
2013 yılında Yunanistan'da politik ilticada bulunduğunu
anlattı. Devrimci yazar-şair olduğunu söyledi. Yunanistan'da demokratik
mücadele içinde yer aldığını söyledi.
19 Mart 2020 tarihindeki polis operasyonunda yaşanan polis
işkencesini, polis terörünü anlattı. Ve tüm suçlamalardan beraatını isteyerek
savunmasını bitirdi.
Ardından Ali Ercan Gökoğlu’nun savunmasına geçildi.
Ali Ercan Gökoğlu, devrimci bir gazeteci olduğunu ve
1991’den beri devrimci gazetecilik yaptığını, yazarlık yaptığını, dergi ve
yayınevi sahibi olduğunu anlattı. Devrimci basın-yayının her zaman faşist
devletin baskısı altında olduğunu, devrimci basın-yayınının engellenmek
istendiğini örnekleriyle birlikte anlattı. Devrimci basın-yayın emekçileri
Bülent Ülkü, İrfan Ağdaş ve Engin Çeber, faşizm tarafından katledildiğini
belirtti. Devrimci gazetecilere yönelik baskılar nedeniyle Yunanistan'a iltica
ettiğini söyledi. Devrimci gazetecilik faaliyetine Yunanistan'da da devam
ettiğini söyledi.
Savcı, Ali Ercan Gökoğlu’na, 2019 yılında DHKP-C’nin
liderinin kim olduğunu bilip bilmediğini sordu. Ali Ercan Gökoğlu, 2008 yılında
DHKP-C lideri Dursun Karataş’ın şehit düştüğünü ve DHKP-C’nin yeni liderini
açıklamadığını söyledi. DHKP-C liderinin kim olduğunu bilmediğini söyledi.
Ali Ercan Gökoğlu, Yunanistan’da da işkence olduğunu, işkence
yapıldığını, polisin kendilerine işkence yapmasına rağmen kendilerinin polise direnmekten
yargılandıklarını ve ceza aldıklarını anlattı.
Devamında ise kendilerine yönelik suçlamaları kanıtlayan
hiçbir delilin olmadığını söyledi ve tüm suçlardan beraatını talep etti.
Duruşma, Ali Ercan Gökoğlu’nun savunmasının ardından sonra
erdi. Bir sonraki duruşma, 3 Şubat 2023 Cuma günü Hazal Seçer, Burak Ağarmış,
Anıl Sayar ve Sinan Çam'ın savunmaları ile devam edecek.
Tüm halkımızı 3 Şubat 2023 tarihinde görülecek olan temyiz
duruşmasına katılmaya çağırıyoruz.
Devrimcilik Terörizm, Devrimciler Terörist Değildir!
01.02.2023
Yunanistan Halk Cephesi