GÜNDEM

1 mayıs açıklamalar adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya bağcılar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa belçika belgesel beşiktaş beykoz boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri çağlayan çanakkale çayan çayan mahallesi çekmece çerkezköy dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler FOSEM Fransa galatasaray gazi Gebze gençlik gerilla giresun gözaltı grup yorum gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet Hacıahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda Isparta idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere İngiltere istanbul isveç isviçre İsviçre işçi meclisi italya izmir kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kınık kıraç kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba küçükçekmece kültür sanat kütahya lubnan malatya maltepe Maraş mardin Mektuplarımızla Tecriti Kıralım mersin muğla Muharrem Karataş munzur nurtepe okmeydanı ortaköy ömürtepe örnektepe piknik Polonya radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma Sevgi Erdoğan Vefa Evi siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler şiir şiirler şişli taksim tavır dergisi TAYAD tekirdağ tiyatro Tokat trabzon tuzla türkiye UTMP videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi Zürich

Faşist AKP İktidarı, Çağlayan Adliyesi Önündeki Eylemin Ardından Demokratik Kurumlara, Evlere Yönelik Arama ve Gözaltı Adı Altında Bir YIKIM SALDIRISI Yaptı, Yüzden Fazla Devrimci ve Halktan İnsan Gözaltına Alındı, 61 Kişi Tutuklandı.

BU ARAMA DEĞİL, YIKIMDIR! BU ARAMA DEĞİL, TALANDIR!

YIKILAN, KIRILAN, DÖKÜLEN KURUMLARIMIZA YÖNELİK BU

SALDIRI HUKUKİ DEĞİL, YASA DIŞIDIR!

AKP’nin Faşist Polisleri Kurumlarımızı, Evlerimizi Adeta YIKMAYA Geldiler. Bu Yapılan TALAN VE GASP ARAMASIDIR.

AMAÇ; ARAMA DEĞİL, TERÖR ESTİRMEKTİR

AKPNİN ESTİRDİĞİ FAŞİST TERÖRLE, NAZİLERİN UYGULADIĞI

FAŞİST TERÖR AYNIDIR.

NAZİ HUKUKUNDA NASIL DÜŞMAN HUKUKUSÖZ KONUSUYSA

AKP’DE MİSİLLEME YAPMAK İÇİN DÜŞMANCA SALDIRMIŞTIR.

BU SALDIRILAR TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİMİZE YÖNELİKTİR.

Naziler, Hukuku Toplumda İstemedikleri Kişi ve Gruplar Üzerinde Bir Baskı Aracı Olarak Kullandılar. Muhaliflerini Savunmasız Bırakarak, Yasalarla Tasfiye Ettiler, Toplama Kamplarıyla Da İmha Ettiler. AKP’de NAZİ HUKUKUNU UYGULAYARAK HALKA DÜŞMANLIK SAÇIYOR.

KURUMLARIMIZDA SUÇ VE SUÇLU ARAMANIZA GEREK YOKTUR!

ÇÜNKÜ ASIL SUÇLU KATİL AKP İKTİDARI, İKTİDARIN EMRİNDEKİ HAKİMLER, SAVCILAR VE İŞKENCECİ POLİSLERDİR. HUKUKSUZ ARAMALARA DERHAL SON VERİLMELİDİR!

HAKSIZ TUTUKLANAN TÜM TUTSAKLAR DERHAL SERBEST BIRAKILMALIDIR.

Bolu F tipi Hapishanesi Özgür Tutsakları Nurettin Kaya’nın yanlarına getirilmesi talebiyle süreli-süresiz açlık grevine başladıklarını duyurdu.

Nurettin Kaya, Erzurum   Dumlu 1 Nolu Yüksek Güvenlikli hapishanesinden, Bolu F Tipi hapishanesine sevk edildi, talepleri yerine getirilmediği için ölüm orucu direnişi, 188. gününde sürüyor.

Nurettin Kaya’nın talepleri kabul edilsin!

Kuyu Tipi hapishaneler kapatılsın!


Kitap Adı: Karanfili Yakana Tak

Yazar Adı: Hatun Polat

Yayınevi: Boran Yayınevi

Basım Tarihi: Şubat 2024

 

Kitabını İndirmek İçin Tıklayınız

 

Halkın Sesi Kütüphanesi İçin Tıklayınız

 

Önsöz

Öncelikle annemin yazdığı kitaba önsöz yazıyor olmak benim için çok büyük bir mutluluk ve onur kaynağı. Annem yaşamı boyunca çok büyük acı verici olaylar yaşamak zorunda kaldı ve bunların hepsine büyük bir dirayet göstermeyi başarmayı.

Çocukluğu gençliği ve evlilik yaşamı yoksulluk içinde geçti. Küçük yaşta annesi öldü ve kardeşlerinin yükünü omuzlamak zorunda kaldı. Babamla evlilikleri yaşadığı en büyük trajedilerinden biri oldu. Boşanmaları ise annem için olabilecek en iyi şeylerden birisi olabilirdi fakat bu boşanma annemin çocuklarından yıllarca ayrı kalmasına yıllarca evlat acısı çekmesine neden oldu. Bir anne için yıllarca evlatlarını görememek oldukça büyük bir acıdır.

Bu acıyı bir nebze de olsa dindiren şey 1988-1989 yıllarında yaşandı.

Annem ve teyzem o yıllarda beni İstanbul Güzeltepe’deki okuduğum okulda buldular. O zamana kadar ben ve iki kardeşim Sivas’taki köyümüzde babaannemle birlikte yaşıyorduk. Babam yeniden evlenince beni en “uysal” çocuğu olarak beni İstanbul’a yanına aldı. Benim gittiğim okuldaki hademe ise annemlerin bir tanıdığıydı. Benim İstanbul’da olduğumu anneme haber vermiş. O da yanına teyzemi alıp beni görmeye gelmişti.

İlk birkaç gelişinde ben oldukça çekingen davranmıştım. Zamanla çekingenliğimi attım üstümden. Annemi yeniden tanıyor, yeniden anne sevgisini ve sıcaklığını yaşıyordum. Sonraları her ay sonu beni babamdan alıyor ve birlikte birkaç gün zaman geçiriyorduk. Bu zaman içinde dayımları teyzemleri yeniden tanıdım.

Babamın ailesi ve çevresiyle annemin ailesi ve çevresi arasında büyük farklar vardı. Babamın ailesi sıradan bir aile iken, annemin ailesi devrimcilerden ve devrimcileri sevenlerden oluşuyordu.

Yeni bir dünyayla taşınıyordum. Bu dünya çıkarsız sevginin olduğu emeğin ve değerin olduğu bir dünyaydı.

Ve bu dünya beni hızla içine çekiyordu.

Kesin olarak babamdan ayrılmaya ve annemle yaşamaya karar verdim. Evden kaçıp teyzemlere gittim, annemi arayıp haber verdik. Annem yanında devrimci bir ablayla gelip beni aldı ve doğruca Küçük Armutlu mahallesine gittik. Bu mahalle benim devrimcileşeceğim yer olacaktı.

Çocuklara büyüdüklerinde ne olacağı sorulur ve onlarda; doktor, asker, pilot, avukat gibi cevaplar verirler. Benim cevabım “devrimci olacağım” olurdu. Ancak bunun için beklemeye de niyetim yoktu. Ortaokul birinci sınıftayken anneme okulu bırakıp devrimci olacağımı söyledi. Elbette annem bu kararı bekliyordu ancak bu kadar erken beklemiyordu.

Annem kararlarıma asla karşı çıkmadı, itiraz etmedi. Çocuksun demedi, aksine benim devrimci olmak istememle gurur duydu. Annem o zamanlar okuma yazmayı bilmiyordu, benden sesli olarak Çözüm dergisini ve çeşitli kitapları okumamı isterdi. Müthiş bir okuma-yazma öğrenme isteği duyardı. Birlikte okur, okuduklarımızı üzerine sohbet ederdi. Buna okumalar her ikimizin de bilincimizi geliştiriyordu. Bu Ana, Partizan, Kızıl Kayalar gibi kitapları okurduk birlikte.

GEYAD, TAYAD, ÖZGÜR-DER, DEM-KAD sık sık birlikte gittiğimiz derneklerimizdi. Gecelere konserlere, eylemlere, şehit cenazelerine, Devrimci-Sol ana davaya katıldık birlikte.

O yıllar mahallemizde polis baskınlarının ve yıkımların sık sık yaşandığı yıllardı. Annem polis baskınlarına ve yıkımlarına karşı direnişlerde cesurca yer aldı. Faşizme karşı büyük bir öfke ve kin duyuyordu.

Özellikle devrimcilerin ve halkın katledilmesi onun öfkesini büyütüyor ve mücadeleye daha sıkı sarılmasına neden oluyordu.

Her katleden devrimcinin arkasından nasıl göz yaşları döktüğünü çok iyi bilirim. Annemin devrimcilere olan sevgisinin ve onların ardından döktüğü göz yaşlarının tanığıyım ben. Ancak düşmanın karşısında asla göz yaşı dökmezdi. Düşmanın karşısında onda görülen şey yalnızca öfkeydi. Katillere işkencecilere öfke.

Annemi bu nedenle çok severim ancak sevmekle kalmam ona karşı büyük bir saygı duyarım. Yaşamı boyunca yoldaşlarımıza büyük ailemize her hücresine kadar bağlı kaldı. En zorlu koşullarda, evim, çocuğum demeden mücadeleyi sahiplendi. Bütün devrimciler onun kardeşleri çocukları ve yoldaşları oldu.

Defalarca işkenceden geçti ancak hiçbirisinde işkenceciler onun iradesini kıramadılar. İradesi hep güçlüydü, sadece işkencelerde değil, yaşamının bütününde öyleydi. Güçlü kadındı annem belki de çocukluğundan bu yana yaşadığı koşullar onu güçlendirmişti. Her zorluğa karşı direnme gücü yaratmıştı onda.

Küçük Armutlu’nun kurulması ve yıkımlara karşı korunması sürecinde çok emek verdi. Defalarca gözaltına alındı işkenceler gördü. Yaşadığı işkenceler sonucu aylarca hastanede tedavi gördü. Ancak asla faşizmin baskılarına boyun eğdi.

O bir ana

Bir yoldaştı.

Bana asla “oku kendini kurtar”, “iyi bir iş sahibi ol”, “para kazan zengin ol” demedi.

Dürüst, onurlu, şerefli olmayı öğretti. Bunlar da yalnızca devrimcilikte vardı. Bir çok anne ve baba çocuklarına devrimcilerden uzak durmasını “belaya” bulaşmamalarını öğütlerken annem bana yanındaki tek çocuğuna devrimci olmayı öğütledi.

Bu yıllarda yengem Esma Polat ve dayım Eyüphan Polat ve daha sonra teyze oğlum Muharrem Karakuş polis tarafından katledildiler. Aile olarak yaşadığımız en ağır olaylardı bunlar. Her birinin sevgisi ve katillerine karşı öfke oldu bizde ev bu öfke mücadeleye daha güçlü tutunmamıza neden oldu.

Anne oğul aynı mücadelenin neferleri olduk. Annemle birlikteliğimizi çok uzun sürmedi. Birbirimize kavuştuktan beş yıl kadar sonra mücadelenin koşulları gereği ayrı kaldık. Ayrı ayrı yerlerdeydik ancak yüreğimiz de bilincimiz de birlikteydi. Tekrar buluşmamız ise tutukluluğumuz sonucu oldu.

1994 yılında annem, ardından da ben tutuklandım. İkimiz de Bayrampaşa hapishanesindeydik. Ziyaret günlerinde ziyaret bölümünde görüşebiliyorduk. Ya da ortak anma ve törenlerde bir araya gelebiliyorduk. O zamanlar direnişler sonucunda elde edilen bir kazanımdı bu.

Tekrar birarada olmanın mutluluğunu yaşıyorduk. Mücadeleyi paylaştığımız gibi, tutsaklığı da paylaşıyorduk.

Bir buçuk yıl sonra ben tahliye olurken annem 15 yıl ceza aldı. Bir süre annemin ziyaretlerine gittim ancak mücadelenin koşulları gereği ziyaretlere son vermek zorunda kaldık.

Bugün ise ben Yunanistan hapishanelerinde tutsağım. Biliyorum ki annem benim yokluğumda acı çekiyorum. Nasıl çekmesin ki o bir ana. Her ana evladının en iyi koşullarında yaşamasını ister, özgür olmasını ister. Ama bir ana emperyalizme ve faşizme karşı mücadelenin haklılığına inanır ve zorunluluğunu kavrarsa evladının tutsaklığıyla onur duyar.

Acı çeker ama onur duyar. Ben de evlat olarak annemden, annemin mücadelemiz içindeki yerden hep onur duydum.

Bugün annemi şehit cenazelerinde eylemlerde gördükçe ona karşı olan sevgim ve saygım daha da büyüyor.

Annem yaşadıklarını bir kitapta anlatıyor. Annemin kitap yazmış olması her devrimcinin devrimci ilişkiler içindeki herkesin her işi başarabileceğinin kanıtı.

Burjuvazi kitap, şiir, roman yazmayı sanat yapmayı ayrıcalıklı bir iş, “üstün insanların” becerisi olarak gösteriyor. Sosyalizm ise halkın her şeyi başarabileceğini sanatın ana unsuru olabileceğini kitap yazabileceğini politika yapabileceğini mühendis olabileceğini savunur. Sosyalizmin başarış halka olan inancında ve güvenindedir.

Annemin bir ev kadını olarak kalmayışı 35 yaşından sonra okuma yazma öğrenmesi 72 yaşında kitap yazması da sosyalizmin başarısıdır.

Son olarak şunları söyleyebilirim; önemli olan yaşamak değil, yaşarken hayata değer katabilmektir. Hayatı kendin için değil sevdiklerin inandıkların için yaşamak ve bir mücadele alanına çevirebilmektir.

Sevgili annem, seni çok seviyor ve seninle gurur duyuyorum.

Bir daha ne zaman hangi koşullarda yan yana gelebiliriz,

yan yana gelebilir miyiz bilemiyorum. Ancak şunu biliyorum ki yüreğimiz birlikte atmaya devam edecek.

Acıları ve sevinçleri paylaşacağız aynı şeye sevinip aynı şeye öfke duyacağız. Sen annem yoldaşımsın.

Ellerinde öpüyor ve seni sımsıkı kucaklıyorum

Halil Demir

Yunanistan Hania Yüksek Güvenlikli Hapishanesi

10-02-2024






 Gerçek Haber Ajansı'ndan; direnişleriyle dünyayı güzelleştiren

tarihe unutulmaz resimler bırakan Halklarımıza Merhaba

 

Bugün 23 Nisan,

Ajans Saati'ne hoşgeldiniz.

========

Tarihe, hafızalardan silinmeyecek bir resim daha;

 FİLİSTİN BAYRAĞINI TEKMELEYEN İŞGALCİ, HAVAYA UÇTU!

......

YİYİN EFENDİLER YİYİN,

“Yiyin efendiler, yiyin, bu doyumsuz sofra sizin,

Doyuncaya, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin!”

.....

Ajans Saatine Halk Cephesi'nin 1 Mayıs Çağrısı ve 1 Mayıs için hazırladığı dövizlerle devam ediyoruz.

......

Bugün 23 Nisan,

ÇOCUKLARIMIZ SÖMÜRÜLÜYOR, ZEHİRLENİYOR! 

https://youtu.be/tPRZw7yHXbs ,


 20 ve 21 Nisan’da Dev-Gençliler olarak Grup Yorum emekçileri ve Halk Cephesi ile birlikte, Donbass’ta son iki günümüzü Donetsk Halk Cumhuriyetinde geçirdik. 

Donetsk’te yıkımların arasında Sovyetleri temsil eden anıt ve heykelleri ziyaret ettik. Faşist Ukrayna ordusu Donbass’ı bombalarken ilk hedef aldığı yerler de o anıtlar olmuş. Sovyet ve sosyalist değerleri yıkmak ve yok etmek istemişler fakat halk, yıkılan her anıtı yeniden inşağa etmiş, her anıtı eskisinden de daha güzel hale getirmiş.

21 Nisan Pazar günü Donetsk’te bir hastanede yaralı askerlere verilen ikinci Grup Yorum konserinden sonra tekrar Moskova’ya dönmek üzere yola çıktık.

 Donbass’ta çok şeyler öğrendik. Ukrayna ordusunun suçlarını bizzat kendi gözlerimizle gördük. Buraya tüm halka gerçekleri anlatma ve enternasyonalist dayanışmayı büyütme sorumluluğu ile geldik. Son gelişimiz olmayacak. Mutlaka yeni ve daha geniş heyetlerle tekrar tekrar emperyalizme ve Faşizme karşı direnen ve savaşan Donbass halkının yanına geleceğiz.

Donbass programımız boyunca bizleri ağırlayan, yalnız bırakmayan, kapılarını bize açan tüm yetkililere ve adım adım bizlere Ukrayna’nın suçlarını gösteren başta yoldaşımız Alexey Albu olmak üzere, herkese teşekkür ediyoruz 










 Viyana'nın 10. Bölgesinde haftalar boyunca çete çatışmaları yaşandı. Polis, 10. Viyana'da adeta "sıkıyönetim" ilan etti.

Çatışmalar, olaylar şimdilik "güya" önlendi.

İçişleri Bakanlığı, bu gelişmelerle ilgili olarak geçtiğimiz günlerde bir yasa hazırlığı yaptığını açıkladı.

Avusturya İçişleri Bakanlığı, kamusal alanlarda bıçak ve kesici alet taşımanın yasaklanması için yeni bir yasa tasarısı hazırladı. Tasarıya göre, yasağa uymayanlara 3 bin 600 avroya kadar para cezası veya altı haftaya kadar hapis cezası verilmesi öngörülüyor.

 KARA MİZAH!

Yılların birikiminin ve politikalarının bir sonucu olan çeteleşmeyi ve "olayları", bıçak yasağıyla önlemeye kalkışmak, kara mizahtır.

Bu yasa tasarısı akla iki ihtimali getiriyor:

Ya İçişleri Bakanlığı, sosyolojiden, bilimden, toplumsal olayların mantığını kavramaktan fersah fersah uzaktır.

Ya da İçişleri Bakanlığı, çeteleşme ve çatışmalar karşısında birşeyler yapıyor görünmek için bu yasayı ortaya atarak halkı aptal yerine koymaktadır.

 

SORUN YENİ DEĞİLDİR;

Herkesin bildiği gibi, genel olarak da özel olarak 10. Viyana'daki (Reumenplatz'daki) çeteleşme yeni bir olgu değildir.

Bölgede oturanların dile getirdiği gibi, çeteleşme en azından 3-4 yıldır devam etmektedir. Ve yıllardır da ne belediyenin ne diğer sosyal kurumların ne de polisin gündemi yoktur.  

Çeteleşme çoğunlukla 17-20 yaş arası gençleri içine çekmektedir. Televizyon ekranlarına da sık sık yansıdığı gibi, çeteler içinde 13-14 yaşındaki gençler de hiç az değildir.

Ve düzen, bu tablonun seyircisi de değil; teşvik edendir. 

 

HALKI ALDATAMAZSINIZ!

Kimse tiyatro yapmasın.

Bu sonuç, egemen sınıfların istediği bir sonuçtur.

Gençler politikleşmesin de ne olursa olsun diyen bu düzenin politikasıdır.

Gençleri uyuşturucu bataklığına, fuhuş bataklığına sürükleyen bu düzendir.

Göçmen gençleri ırkçılıkla, yabancı düşmanlığıyla, aşağılayarak gettolara hapseden, çeteleştiren bir düzendir.

HALKLARIMIZ!

Emperyalist devletlerin ve onların polisinin uyuşturucu konusunda, çeteleşme konusunda sanki "karşılarmış" gibi yaptıkları manevralara aldanmayalım.

Çeteleşmenin sorumlusu, kendileridir.

Çeteleşme, yıllardır oluşurken ve gün gün çeteler büyür palazlanırken, bunlar neredeydiler? 

Sorunu onlar çözemez.

Sorunu kendimiz, birleşerek, örgütlenerek çözeceğiz.

Örgütlülüklerimiz aracılığıyla, gençlerimiz için kültürel, politik, sosyal alternatifler yaratmalıyız.

Şunu bilelim; alternatif yoksa, gençlik, düzenin açtığı çukurlara gömülecektir.

 

GENÇLERİMİZ!

Çeteleşmeyin!

Düzenin ırkçılığına, aşağılamasına, yoksullaştırmasına, yozlaştırmasına, çeteleşerek değil, devrimci mücadele içinde yer alarak karşı çıkın!

Çeteleşmede bir gelecek yoktur.

Çeteleşmede, onur, ahlak, adalet yoktur.

Çeteleşerek, öfke duyduğunuz düzene, öfke duyduğunuz haksızlıklara karşı hiçbir şey yapamazsınız.

Tam tersine, çeteleşerek, öfke duyduğunuz düzeni güçlendirmiş olursunuz.

Çeteleşmek yerine, ırkçılığa, yozlaşmaya karşı birleşelim, örgütlenelim!

 

Emperyalist Düzen Çürütür,

Devrimci Mücadele Düzeltir!

 

IRKÇILIĞA, YOZLAŞMAYA KARŞI,

HALKIN SAFLARINDA ÖRGÜTLENELİM!

HALKIN DEĞERLERİNİ YAŞATALIM!

 

22.04.2024

Avusturya Halk Cephesi


Halkımız CHP’nin Yalanlarına İnanmayın Evlerinizi Yıktırmayın

 

Siyasi Gerçekler Komitesi’nin 43. Açıklaması- E. İmamoğlu Kimdir?

EMPERYALİZMİN TARİKATLARIN TEMSİLCİSİ AMERİKANCI NATO’CU CHP’Lİ

İMAMOĞLU KİMDİR?

 

Okuyalım Okutalım

İMAMOĞLU

“KENSEL

DÖNÜŞÜME”

“DEVRİM”

DİYOR!

Okumak ve İndirmek için Tıklayınız



 
Anti faşist Haydar Demiray Düsseldorf hapishanesinin tek tip dayatmasına karşı başlatmış olduğu süresiz açlık grevinin 43. Gününde Haydar Demiray’a destek olmak için

24.04.2024 tarihinde saat 15.00 da Adalet bakanlığını ve

24.04.2024 tarihinde saat 17.00’da hapishane önünde protesto eylemi yapılacaktır.

 

Tüm halkımızı Haydar Demiray’a destek olmaya çağırıyoruz

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.