1 mayıs açıklamalar adana alibeyköy almanya altınşehir amed amerika anadolu anadolu alevi hareketi anadolu federasyonu anadolu kültür merkezi ankara antakya antalya antep anti-emperyalist cephe armutlu armutlu haber ataşehir avcılar avrupa avusturya bağcılar bahçelievler bakırköy basın emekçileri meclisi bayrampaşa belçika belgesel beşiktaş beykoz boğaziçi bulgaristan bursa cephe milisleri çağlayan çanakkale çayan çayan mahallesi çekmece çerkezköy dağevleri denizli dersim dev-genç devrimci alevi hareketi devrimci işçi hareketi dhkc dhkc gerilla direnişler diyarbakır doğançay duyurular dünya düzce elazığ emekli meclisi esenyurt eskişehir festival filistin filmler FOSEM Fransa galatasaray gazi Gebze gençlik gerilla giresun gözaltı grup yorum gülsuyu gülsuyu gülensu gündoğdu hacı ahmet Hacıahmet hacıhüsrev halk bahçesi halk cephesi halk meclisi halkın hukuk bürosu halkın mühendis mimarları hasan ferit gedik hasköy hatay hindistan hollanda Isparta idil halk tiyatrosu idil kültür merkezi ikitelli ingiltere İngiltere istanbul isveç isviçre İsviçre işçi meclisi italya izmir kadıköy kampanyalar kamu emekçileri cephesi karadeniz kartal kazova kazova bülten kınık kıraç kocaeli kore kurslar kuruçeşme küba küçükçekmece kültür sanat kütahya lubnan malatya maltepe Maraş mardin Mektuplarımızla Tecriti Kıralım mersin muğla Muharrem Karataş munzur nurtepe okmeydanı ortaköy ömürtepe örnektepe piknik Polonya radyo röportajlar sakarya samsun sanat meclisi sarıgazi sesli okuma Sevgi Erdoğan Vefa Evi siirt silivri silvan sinop spor suriye sümerler şiir şiirler şişli taksim tavır dergisi TAYAD tekirdağ tiyatro Tokat trabzon tuzla türkiye UTMP videolar wan yalova yenibosna yeşilkent yunanistan yürüyüş dergisi Zürich

Boran Yayınlarından Yeni Kitap: Türkiye Devriminin Doğum Yeri Kızıldere


Kitap’ın Adı: Türkiye Devriminin Doğum Yeri Kızıldere

Yazar Adı: Şadi Naci Özpolat

Yayınevi: Boran Yayınevi

Ocak 2023

Kitap’ı indirmek için Tıklayınız

 

3 Şadi Özpolat

01 Eylül 1969 tarihinde, Maraş- Afşin-Serkizçayırı köyünde doğdu. İlk ve ortaokul ile liseyi Ankara’da okudu.

Özpolat, devrimcileri daha çocukken tanıdı. Amcası Mehmet Ali Özpolat kendisi daha 6 yaşındayken, Gaziantep’te devlet tarafından katledildi. Dayısı Hamdullah Erbil, 12 yıl tutsaklıktan sonra kan kanseri rahatsızlığı nedeniyle tahliye edildi. Dışarıda yaşamını yitirdi. Aile ve akraba çevresinde pek çok kişi devrimci mücadelede yer aldı ve tutsaklıklar yaşadı. Devrimciliği ve faşist düzeni tanıyarak devrimci oldu. Kürt milliyetinden, alevi inancına sahip bir ailede büyüdü.

1987 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi-Mimarlık Fakültesi’ne kaydını yaptırdı. Devrimci mücadele içerisinde aktif olarak yer aldı.

1990 Ağustos’unda Devrimci Sol - Silahlı Devrimci Birlikler savaşçısı olma iddiasıyla tutuklandı.

Tutsaklık sürecinde DHKP-C tutsaklarının temsilciliğini yaptı. 1996 yılında Ölüm Orucu direnişinde 2. Ölüm Orucu Ekibinde yer aldı. 19 Aralık 2000 ‘Hayata Dönüş’ katliamında, Bayrampaşa Kapalı Hapishanesi’nde direnen tutsaklar arasındaydı. 2002 yılında, Kandıra F

Tipi Hapishanesi’nden tahliye oldu.Devrimci mücadeleye devam etti. 1 Nisan 2004 komplo

davasında tekrar tutsak edildi. 2006 yılında tahliye oldu. 2010 yılından itibaren, Almanya hapishanelerinde DHKP-C davası tutsağı olarak yattı.

2017 yılında Yunanistan’da 9 arkadaşıyla birlikte tutuklandı ve 18 ay tutsaklığının sonucunda tahliye oldu. Devrimcilikte ısrar ettiği için emperyalistler ve işbirlikçi AKP faşizmi Yunanistan’da da peşlerini bırakmadı ve 19 Mart 2020 tarihinde işbirlikçi Yunan devletine yaptıkları baskılar sonucunda 11 yoldaşıyla birlikte tekrar tutuklandı. Yunan devleti 11 devrimciye hiçbir kanıt ve delile dayanmadan toplam 333 yıl hapis cezası verdi.

Şadi Naci Özpolat halen Yunanistan’ın Trikala hapishanesinde tutsaktır.

 

ÖNSÖZ

Kızıldere’den, yani 30 Mart 1972’den bugüne 50 yılı aşkın zaman geçti.

Bu 50 yıl içinde, tekrar tekrar Kızıldere üzerine tartışılmadık hiçbir şey kalmamıştır, Kızıldere üzerine eksik bırakılmış bir değerlendirme konusu da bırakılmamıştır. Ve bu 50 yıl içinde artık Kızıldere üzerine yapılan tüm değerlendirmeler pratikte doğrulanmış ya da  yanlışlığı kanıtlanmıştır.

Bugün artık Kızıldere demek 50 yıllık bir tarih demektir. Çünkü, Mahirlerin Kızıldere direnişi bu 50 yıllık tarihi şekillendirmiştir.

Bugün artık Kızıldere demek, pratikte doğruluğu ortaya çıkmış devrim stratejisidir. Sadece Türkiye Devriminin Yolunun çizilmesi de değil, tüm dünyadaki yeni sömürge ülkelerde kendi özgün koşullarına göre uygulanacak geçerli bir devrim stratejisidir.

Biz, Kızıldere’nin mirasını sahiplenip, THKP-C’nin mirasını sahiplenip bugünlere taşıyan

Türkiye’nin Marksist-Leninist devrimcileri olarak bu 50 yıl boyunca Kızıldere direnişinin anlamı ve önemi üzerine deyim yerindeyse yazmadık bir şey bırakmadık.

 

 

Kızıldere

 

Kızıldere direnişine, karşı-devrimci cepheden saldırılar oldu. Sol cephede olan, reformist -

oportünistlerin saldırıları oldu. O güne kadar THKP-C içinde yer alıp, o günden sonra devrim saflarına sırtını dönen yılgınların  açık- gizli saldırıları oldu.

Kızıldere direnişini ve THKP-C çizgisini sahipleniyor görünüp, THKP-C çizgisinin ve Kızıldere

direnişinin içini boşaltmaya yönelik saldırılar oldu.

Tüm bu saldırıları cevapsız bırakmadık, ideolojik mücadele çerçevesinde sayısız yazı yazdık.

Bugün kaleme aldığımız kitabımız, tüm bu 50 yıllık ideolojik mücadelemizin de bir sonucu olarak, aynı zamanda bir eksikliği de gidermiş olacaktır. Kızıldere üzerine 20’ye yakın kitap yayınlanmış, fakat bu kitapların ortak özelliği, artık Kızıldere direnişiyle ve THKP-C ile ideolojik politik- örgütsel bir bağı kalmamış olanların ya da zaten böyle bir bağı hiç olmamış olanların anlatımlarından oluşan kitaplar olmasıdır. Dolayısıyla da Kızıldere anlatımları da bilinçli ya da içgüdüsel olarak çarpıklıklar ve çarpıtmalar taşımaktadır.

Bu kitabımız Kızıldere ve THKP-C’nin, Mahirlerin yoldaşları olan bizler tarafından yazılması yanıyla diğer kitaplardan ayrılmaktadır. Bu kitap Kızıldere direnişini ideolojik politik-örgütsel olarak da değerlendiren, Marksist-Leninist bir bakış açısıyla yazılmıştır.

Bu kitap, Kızıldere direnişinin ideolojik- politik- örgütsel anlamını anlatmayı amaçlamıştır. Kızıldere’nin faşizmin “teslim olun” çağrılarına cevabı “Biz buraya dönmeye değil, ölmeye geldik” olmuştu.

Kızıldere’den sonra, faşizmin “teslim olun” çağrıları altında onlarca direniş yaratıldı.Sloganları

“Asıl siz halkın adaletine teslim olun”oldu, “Siz bizim teslim olduğumuzu nerede gördünüz?” oldu, “Varsa cesaretiniz gelin” oldu.

Duvarlara kanlarıyla devrimin/umudun adını yazarak şehir düştü Mahirlerin yoldaşları. Yürüdükleri yol Kızıldere’nin yoluydu. Kitabımızda bunlara yer verdik, çünkü onları anlatmadan Kızıldere’yi anlatamazdık. Kızıldere politik anlamını en çok, kendisinden sonra

Türkiye Devriminin Doğum Yeri yaratılan onlarca Kızıldere’de, Kızıldere’nin açtığı yolda yürüyen devrimcilerde bulmuştur.

Mahir’i Türkiye devriminin önderi haline getiren dönemin dünya ve Türkiye koşulları olmuştur. Nasıl ki Marx ’ı, Engels’i ve Marksizm’i dönemin dünya koşulları, Avrupa koşulları ile dönemin sınıflar mücadelesi ortaya çıkardıysa, nasıl ki Lenin’i, Stalin’i dönemin dünya ve Rusya koşullarından bağımsız, Mao’yu dünya ve Çin’den, Ho Chi Minh’i, General Giap’ı dünya ve Vietnam koşullarından, Fidel Castro ve Che Guavera’yı dünya, Latin Amerika ve Küba’dan ayrı değerlendiremezsek, Mahir’i de dünya ve Türkiye koşullarından ayrı değerlendiremeyiz.

Mahir’in Türkiye ve dünyayı doğru olarak tahlil etmesi ve Türkiye Devriminin Yolunu çizmesi bir gelişim süreci izler. Bu süreç, bir yandan pratiğin örgütlenmesi, diğer yandan Marksist- Leninist klasiklerin incelenmesi, dünya devrim deneylerinin incelenmesi ve Türkiye’nin tahlili ile geçen yoğun bir süreçtir.

Mahir’i bu süreçte önderleştiren yürüttüğü yoğun çalışma ve Türkiye devrimine karşı yüklendiği sorumluluktur.

Mahir’i önderleştiren, başlangıçta TİP içinde toplanan “Sosyalist”ler içinde, yaşı çok daha ileri olan ve sosyalist mücadele içinde geçmişi olanların devrime önderlik edecek ideolojik politik bir çizgiye sahip olmamaları, Türkiye devrimini reformizm- revizyonizm bataklığında boğmak istemelidir.

Bu yılların mücadelesi içinde, silahlı mücadeleyi benimseyen 3 örgüt ortaya çıkar. Bunlar THKPC, THKO, TKP-ML’dir. Bu 3 örgüt Silahlı Devrim Cephesini oluşturur. THKP-C’yi bu örgütlerden (THKO,TKP- ML’den) ayıran temel şey, THKP-C’nin dünya, Türkiye tahlilleri ve yeni sömürge ülkelerin devrim stratejisi olarak Politikleşmiş Askeri Savaş Stratejisini (PASS) geliştirmiş olmasıdır.

Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmazdı. THKP-C’yi ve Mahir Çayan’ı Türkiye Devriminin Önderi haline getiren nedenlerden biri devrimci teoriye gereken önemi vermiş olmalarıdır.

Devrimci pratik olmadan, devrimci teori soyut, yaşamdan kopuk ve anlamsız olurdu. Yani pratikten yoksun teori “devrimci teori” olmazdı.

Kızıldere

THKP-C ve Mahir Çayan’ı önderleştiren ikinci neden, devrimci pratiğin örgütlenmesinde de önderlik etmiş olmalarıdır.

Türkiye Devriminin Yolu, PASS stratejisi, herhangi bir ülkenin devrim stratejisinin kopyalanıp

Türkiye koşullarına taşınması değildir. Türkiye’de başka ülkelerin devrim modellerini kopyalayıp Türkiye’ye uygulamaya çalışan hareketler olmuştur. Bunlar Türkiye devrimci hareketini 2 kampa bölmüştür. SSCB yanlıları (Sovyetler Birliğindeki ayaklanma çizgisini Türkiye’ye uygulamaya çalışanlar) ve Çin yanlıları (Çin modeli Halk Savaşı çizgisini olduğu gibi Türkiye’ye uygulamaya çalışanlar). Bu iki kamp sonraki yıllarda birbirleriyle silahlı boyuta varan bir çatışma süreci de yaşamıştır.

THKP-C’yi bu kamplaşmadan ayıran temel özelliği, Diyalektik Materyalizmin temel ilkelerinden birini, “Somut koşulların somut tahlilini” yapma kuralını uygulamış olmasıdır. Doğrular, zaman ve mekân kavramları yok sayılarak, mutlaklaştırılamazlar. Yani 1917’nin Rusya’sı için doğru olan 1940’ların Çin’i için mutlak olarak geçerli sayılamaz. Çin Devrimini başarıya ulaştıran Çin Halk Savaşı Stratejisi de emperyalizmin yeni-sömürgecilik dönemi için mutlak ve birebir geçerli olamazdı. O halde doğruyu tespit etmek için somut koşulların yani 1945’ler sonrası dünyanın ve Türkiye’nin tahlil edilmesi gerekiyordu. THKP-C ve Mahir Çayan’ı önderleştiren bunu yapmış olmalarıdır.

THKP-C ve Mahir Türkiye devriminin önderleri haline gelirler çünkü; “… THKP-C büyük bir tarih bilinciyle Anadolu ihtilalcilerinin yolunu izleyerek, bu tarihte olumlu ve ileri olan her türlü düşünce ve geleneği kendinde somutlamıştır.

THKP-C bu yanıyla oportünizmin ve reformizmin yaptığı gibi reddiyeci değil, tarih bilincine

sahiptir. Bu tarih bilinci ülke ve halk gerçeğinin doğru kavranmasını sağlamış ve kavrayış ışığında devrimci mücadelenin nasıl şekilleneceğini ortaya çıkarmıştır.

“…tarih bilinci olmayanlar ne emperyalizmin nasıl şekillendiğini ne kapitalizmin nasıl oluştuğunu ne de dost ve düşmanı doğrusaptayamazlar. THKP-C bu bilinçle ülke toprağına sağlam basmış ve ülke devriminin, dünya devriminin de bir parçası olduğunu kavrayarak sadece dar ulusal bir hareket olmamış, her koşulda  enternasyonalizmin tutarlı savunucusu olmuştur.

“…THKP-C Marksizm- Leninizm’i dogmatik kavramamış, ülkenin somut koşullarını tahlil ederek, Sovyet, Çin, Vietnam ve Küba devrimleriyle, devrimimizin benzer ve farklı yanlarını inceleyerek ülkemizde halk savaşının nasıl bir yol izleyeceğini saptamıştır.

Ülkemizdeki oportünistler ve reformistler diğer ülke devrimlerinden farklılıklarımızı anlayamadıklarından dogmatizmin esiri olurken Mahirler büyük bir cüretle bu farklılıkları saptamışlardır. Diyebiliriz ki, bu cüret THKP-C’nin varoluşu, gelişimi, büyük bir kitleselliğe

ulaşması ve defalarca önder kadrolarının imha edilmesine rağmen gelişmesinin engellenememesinin en önemli nedenlerindendir. Somut koşulları doğru saptamayanlar ne düşmanı ne halkı doğru tahlil eder, ne de buna uygun taktikler üretebilirler…” (Dursun Karataş- Mahirleri Anlamak yazısından)

[blogger]

Author Name

Halkın Sesi TV

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *

Blogger tarafından desteklenmektedir.