Daha önceki duruşmalarda 2 farklı tanık polis gelmişti. Bu
polisler Federal Polis'in (BKA) DHKP-C masasında çalışan polislerdi. Bu
tanıklar ağırlıklı olarak Özgül Emre ve Serkan Küpeli ile ilgilenmişlerdi. 12.
duruşmaya gelen tanık polis ise İhsan Cibelik'e yönelik operasyona bizzat
katılan polisti. Aynı zamanda halka gerçekleri anlatan Halkın Sesi TV'yi
inceleyen ekibin başıydı. Dolayısıyla mahkeme heyetinin soruları daha çok
Halkın Sesi TV'den çıkarttığı sonuçlara yönelikti.
Tanık polis İhsan Cibelik hakkında tespit ettiği büyük
suçları sıraladı; 'Devrim Şehitleri İçin Anmaya Katılmak, Fransa'da düzenlenen
Yaz Kampına katılmak, İlker Şahin ve Deniz Yıldız'ın oturum hakları için süren
direnişine destek vermek, Grup Yorum'un 23 Haziran tarihli internet konserinde
tek tip elbiseyle yer almak, Dev-Genç'in kuruluş yıldönümü etkinliğine
katılmak, Hamburg'ta polis şiddetine karşı eyleme katılmak, Stuttgart'ta
düzenlenen Çocuk Festivaline katılmak ve 18 Nisan 2021 tarihinde Köln'de
düzenlenen enternasyonal dayanışma konserine katılmak.
Mahkeme heyeti özellikle çocuk festivalinin ve Grup Yorum
konserinin neden bir örgüt etkinliği olarak değerlendirildiğini sordu. Elbette
bunu merak ettiği için sormuyor, çünkü polisin raporunu tanıyor. Asıl olarak
polisin yarattığı demagojiyi yeterli bulmadığı için daha fazla detay istiyordu.
Peki neymiş o iki etkinliği terör etkinliği yapan? İnternet
konserinde Helin Bölek, İbrahim Gökçek ve Mustafa Koçak'ın resimleri varmış.
Çocuk festivalinde ise devrim şehitlerinin, özellikle Dursun Karataş ve Mahir
Çayan'ın resimleri maske olarak çocuklara verilmiş! Yani antifaşist, anti
emperyalist mücadelede şehit düşenleri anmak, onların anısına sahip çıkmak,
onların değerlerini çocuklarımıza öğretmek suçmuş!
Devamında polis 19 Aralık hapishaneler katliamında tonlarca
bombayla saldırıya uğrayan, bu saldırılar sonucunda oluşan kanser hastalığına
yakalanıp şehit düşen Birsen KARS'ın cenazini anlattı. Cenazeyi ve cenazeye
katılanları detaylıca anlattıktan sonra İhsan Cibelik'in bu cenazede
örgütleyici bir rol üstlendiğini ve türküler dışında 3 farklı konuşma yaptığını
anlattı. Birsen Kars'ın 2 senedir kanser tedavisi gördüğü biliniyormuş. Burada
dikkat çeken ise, polisin 19 Aralık katliamını ısrarla 'hapishane isyanı' diye
adlandırması oldu. Ayrıca cenazede 'Halkız Haklıyız Kazanacağız' sloganı
atılmış, bu slogan ise DHKP-C'nin sloganıymış.
Savunma tanığı sorguya alınca öncelikle cenaze etkinliğine
değindi. Avukat Roland Meister; Cenazede örgütleyici bir rolün nasıl tespit
edildiğini sordu. Polis 'yani birçok türkü söyledi ve 3 konuşma yaptı, o yüzden
etkinliğin belirleyici bir parçasıydı' diyerek cevap verdi. 'Buradan
örgütleyici bir rol çıkmıyor. Peki bu 3 konuşmayı nasıl tespit ettiniz? Acaba
türkülerin arasında konuştuğu için olabilir mi?' 'Bilmiyorum ama bana 3 farklı
konuşma gibi geldi.' 'Ama emin değilsiniz', 'hayır değilim'.
Meister'den sonra İhsan Cibelik'in avukatı Schmidt sorguya
devam etti. 'Halkın Hukuk Bürosuna DHKP-C'ye bağlı bir kurum dediniz. Bunu neye
göre söylüyorsunuz?' 'Bunu Emniyet Genel Müdürlüğünden aldığımız bilgilere göre
söylüyoruz.' 'Emniyet Genel Müdürlüğünün adı işkenceyle anılıyor. Bunu biliyor musunuz?'
'Hayır, bilgim yoktur.' 'Düsseldorf'ta; Yunanistan konsolosluğu önünde 11
tutuklu insan için eyleme katılmış dediniz. Bu 11 insanın nasıl tutuklandığını
biliyor musunuz?' 'Tutuklama koşullarını incelemedim, bilgim yoktur.' 'Peki
akıbetleri bilginiz dahilinde mi?' 'Hayır, sadece yüksek cezalar aldıklarını
biliyorum.' İhsan Cibelik'in ikinci avukatı Jazenski, Haklıyız Kazanacağız'ın
Türkiye halkları arasında en yaygın biçimde ve hayatın her alanında kullanılan
bir slogan olduğunu bilip bilmediğini sordu. 'Hayır, bilgim yoktur'. 'Örneğin
birçok önemli futbol kulübünün statlarında maçlardan önce veya atılan gollerden
sonra söylenilen bir marş ve atılan bir slogan olduğunu biliyor musunuz?'
'Hayır, bilmiyorum'.
Sorguya Özgül Emre'nin avukatı Yener Sözen devam etti. 'Grup
Yorum için DHKP-C'nin parçası dediniz. Doğru mudur?' 'Hayır. Örgüte yakın, ama
örgütün bir parçası olup olmadığı konusunda bilgimiz yoktur.' 'Yakınlığını
nereden çıkarıyorsunuz?' 'BVS'den biliyorum'. 'BVS dediğiniz Verfassungsschutz
mu?' 'Evet.'
Savunma tanığı sorguya aldıktan sonra bir ara verildi.
Aradan sonra Özgül Emre'nin avukatı Ahues mahkemeye bir dilekçe sundu. Dilekçe
Amsterdam'dan sözde kazanılan dijital belgeleri ve bu belgelerin kullanılmaması
ile ilgiliydi. Ahues'un dilekçeyi okuması yaklaşık 2 saat sürerken, dilekçe
asıl olarak dijital delillerin sakıncalı olduğu, kaynağının eksikliği, şifre
çözme işleminin şüpheli olduğu, Hollanda yetkililerinden Almanya'ya teslim
edilişinin yasadışı olduğu konuların üzerinde durdu. Dilekçe sözde Amsterdam
baskınında çıkarılan hiçbir dijitalin kullanılmamasını talep ediyordu. Okunması
yaklaşık 2 saat süren ve onlarca sayfadan oluşan dilekçeye savcılık yine kısa
bir cevap verdi. Beklendiği gibi dilekçeye itiraz eden savcı, 'savunmanın
davayı düşürmek için çaresizce çabaları dikkat çekici ve bu konu önceki
mahkemelerde defalarca tartışılmıştır. Ahues da bunu çok iyi bilir. O yüzden
tekrar içeriğine değinmeyeceğiz. Ancak gerekçeli itirazımızı daha sonra
sunarız.' Ahues da cevap olarak 'sizi üzmem gerekiyor, ama mesele davayı
düşürmekten ziyade Amsterdam belgelerinin kullanılmaması ile ilgili.'
Dilekçeyle ilgili gerekçeli karar daha sonra açıklanacak.
Son olarak savunma Anna Busl nezdinde bilgisayarların
yenilenmesinde yeniden bir hatırlatma yaptı. Bu hatırlatmayı heyet başkanı
anında savcılığa yönlendirdi. Savcı Seton; 'Sayın heyet başkanı, bizim
tutuklulara sunduğumuz bilgisayarlar yasal bir zorunluluk değildir. Yani bir
nevi devletimizin tutuklulara sunduğu bir servistir. Sanırım bu servis yanlış
anlaşılıyor ki, karşı taraf lütufumuzu yanlış anlayıp sürekli ve sürekli daha
fazlasını istemekte. O yüzden sizin de daha önce önerdiğiniz gibi, dosyaların
çıktı alınıp kağıt halinde sunulmasını öneriyorum. Madem bilgisayarları
beğenmiyorlar, kağıt halinde verelim. O zaman üstünde istedikleri kadar resim
de çizerler, not da yapabilirler.' Savcının küstah ve üstenci çıkışına Anna
Busl cevap verdi; 'Bay Seton, zihninizin bizimkinden üstün olduğuyla
övünüyordunuz. Bundan ama ciddi anlamda şüphe duymaya başlıyorum. Siz
tatildeyken, sizin üstünüz olan savcıyla bu konuda bir anlaşmaya varılmıştı,
bilgisayar meselesi formalite icabı Yargıtay'a bildirilip hayata geçirilecekti.
Şimdi gelmişsiniz burada çoktan aştığımız konuların üzerinde yeniden tepinmeye
çalışıyorsunuz. Meslektaşlarınız arasında bilgi alış verişi var mı yok mu
bilmiyorum, ama önce bilgi sahibi olup gelmenizi öneririm.'
Savunmanın bu cevabından sonra teşhir olan Seton, geri adım
atmak zorunda kaldı. Üstenci tavrından eser kalmadı. 'Elbette haberimiz var,
Yargıtay'a bilginin gittiğini biliyorum. Madem bilgisayarlar piyasadan temin
edilecek, o zaman bizim bir itirazımız olmayacak.' Yine de kuyruğu dik tutmaya
çalışan Seton şunları eklemeden duramadı; 'Ama tabii ki tüm bu konuştuklarımız
bir şarta bağlıdır. Eğer bu şart yerine gelmezse zaten bütün bu konuştuklarımız
atıktır. O şart ise hapishanelerin hücrelere bilgisayarların girmesini kabul
etmesidir. Kabul etmezse zaten tüm bunlar olanaksızdır.'
Savcının son çaresiz hamlesine de Avukat Yener Sözen cevap
verdi; 'Merak etmeyin bay Seton. Zaten an itibariyle 3 tutuklunun da
bilgisayarı var. O yüzden yeni bilgisayarların gelmesi yeni bir durum
yaratmıyor. O yüzden bir sorun olacağını düşünmüyoruz.'
Bilgisayar konusunda Yargıtay'ın son kararı beklenmek
şartıyla duruşmaya son verildi. 12.Duruşmada da Almanya Emperyalizmi Özgül
Emre, İhsan Cibelik ve Serkan Küpeli nezdinde devrimcileri yargılamaya çalıştı.
Ama yine gördük ki, daha söz tutsaklara gelmeden önce, Almanya Emperyalizmi
daha savunmayı bile aşamamıştır. Getirdikleri 3 tanık polis de aynı şekilde
mahkeme huzurunda rezil oldular. Hiç bir somut soruya cevap veremediler,
bilgisizliklerini açığa verdiler, kendi elleriyle yarattıkları komplo
dosyalarını dahi savunamadılar! Burjuva hukukun kendi sınırları içinde dahi
çoktan düşürülmüş olması gereken bir davadır.
Almanya'nın ortasında, Düsseldorf şehrinde süren bu
mücadelede tüm halkımızı 3 özgür tutsak Özgül Emre, İhsan Cibelik ve Serkan
Küpeli'yi sahiplenmeye, devrimcilere yönelik saldırıların önünde barikat olmaya
çağrıyoruz. Bir sonraki duruşma 29 Ağustos 2023 tarihinde, saat 9:30'da yine
Düsseldorf şehrinde devam ediyor. Emperyalizmi Hep Birlikte Yargılamaya Devam
Edelim!
Özgül Emre, İhsan Cibelik, Serkan Küpeli Tutuksuz
Yargılansın!
Faşist 129 Yasası Kaldırılsın!
Halkız, Haklıyız, Kazanacağız!
Faşist 129 Yasası Kaldırılsın Komitesi