Tanık; Mahkeme heyetinin yönlendirme sorularına cevap
vermekle başladı. 3 tutsağın neden terörist olduğunu ortaya koyması istenildi,
3 devrimciyi nerelerde gördüğünü, nasıl takip ettiklerini, nerelerde
buluştuklarını. Heyet sorularının yönlendirici olmasına rağmen tanığın cevap
veremediği sorular oldu, oralarda ise mahkeme heyeti tanığın yazdığı raporu
doğrudan okuyarak tanığa ifade vermekte yardımcı oldu.
Tanığa göre 3 devrimcinin büyük suçları; Toplanmak, bir
araya gelmek, gençlik için dergi bastırmak, derneklerde bulunmak, telefonda
konuşmak, devrimci tutsaklar Musa Aşoğlu ve Erdal Gökoğlu için hapishane önünde
eylem yapmak!
Asıl suç sayılan ise şudur; Demokratik hak ve özgürlükleri
emperyalizmin istemediği şekilde kullanmak! Toplanma hakkı, örgütlenme hakkı,
direnme hakkı, hepsinin gasp edilmesidir!
Mahkeme heyetinden sonra savcı tanığa tek bir soru sordu,
ardından savunmanın sorularına geçildi. Özgül Emre'nin avukatı Ahues; tanığa
'Yazışma trafiğinden bahsettiniz. Nasıl bir trafik bu? Mektubu zarfa koyup
gönderdiler mi, yoksa nasıl bir yazışmadan bahsediyorsunuz?' Cevap olarak mail
trafiğinden bahseden tanığa avukat şu soruları sorarak devam etti; 'Peki
elinizde bir mail adresi var mı? Şu tarihte gönderilmiş, şu tarihte ulaşmış
şeklinde meta datalar var mı?' 'Yok, bilmiyorum' 'Peki neye göre mail diyorsunuz?'
'Mail olduğu belgelerden belli oluyor. Başlık var, imzalayan var, resmi
selamlama var vs.' Sonra Ahues dosyada bulunan başlığı, imzası ve selamlama
içermeyen belgelerden örnek vererek sorularını sonlandırdı.
Avukat Yener Sözen polisin katıldığı fiziki takiplerle
ilgili soru sordu. 'Takibi hangi polis teşkilatı yaptı?' 'Hatırlamıyorum.
Sanırım Köln yaptı.' 'Düsseldorf olmuş olabilirmi?' 'Bilmiyorum. Köln veya
Düsseldorf. Bilmiyorum' Yener Sözen tanığın katıldığı takip operasyonlarındaki
çelişkileri açığa çıkarınca sözü Serkan Küpeli'nin avukatı Anna Busl aldı.
Anna Busl; tanığa sorduğu ilk soruya, onun cevabı 'benim
için önemi yok' oldu. Busl da 'soruları biz soruyoruz, siz cevaplayacaksınız,
bırakın önemi olup olmadığına biz karar verelim' dedi. Tanık bu şekilde aciz
cevaplar vermeye devam edince köşeye sıkışan tanığın imdadına savcı Seton koştu
ve müdahale etmeye çalıştı. 'Cevap verdi ya, ne üsteliyorsunuz' dedi. Savcının
sahiplenmesine sevinen tanık; savcıya onaylayıcı bir parmak işareti yaptı. Bu
denli usüle aykırı bir cevabın savunulamayacağını anlayan mahkeme heyeti 'tamam
bir şeyler söyleyin bari' dedi, tanık bunun üzerine tek kelimeyle 'bilmiyorum,
hatırlamıyorum' cevapları verdi.
BKA'dan gelen tanık DHKP-C masasından emekli bir polisti.
Yani, bütün meslek hayatı boyunca devrimcileri yargılamaya, kriminalize etmeye,
emperyalizmin çürüyen ve kokuşan düzenini korumaya çalışan bir zavallıdır. Bu;
Avukatlara verdiği saldırgan ve düşmanca cevaplarından da bir kez daha belli
oldu. Emperyalizmin kadroları halka ve devrimcilere düşmanlığını
gizleyemiyorlar! Bağımsız taraflardan oluşturulan mahkeme tiyatrosu çoktan
çökmüş durumda. Heyet, savcı ve polis el ele verip devrimciler hakkında
karalama, demagoji ve yalan anlatıyor!
Duruşma bitmeden önce, heyet başkanı tanığı bir daha
çağırmamak üzere tanık kürsüsünden indirmek istedi ve bu yönde karar okumaya
başladı ki Avukat Roland Meister'in itirazı oldu. 'Tutuklular tanığa henüz soru
soramadılar. Sizin uygulamalarınızdan dolayı tutukluların soru hazırlamaya zamanı
olmadı. Tutukluların soru sorma hakkını vurgulayarak tanığın tekrar
çağrılmasını talep ediyoruz.' Buna heyet başkanı 'tanık gelip gelmeyeceğinin
belirsizliğini yaşamasın. İleride tekrar sorularınız olursa pekala tekrar
çağırırsınız' dedi. 'Öyle olmuyor işte. Tekrar çağırtmak için makul gerekçe
sunulmalı, bu gerekçeli dilekçe de heyet tarafından onaylanmış olmalı. Bu aynı
şey değil. Tanığın yaşayacağı belirsizlik soru sorma hakkından daha önemli
değildir, önüne geçemez. Bu hakkın gaspı ağır bir usulsüzlük olacaktır' Mahkeme
heyeti buna cevap veremedi ve çaresizce savcıya baktı. Savcının da vereceği bir
cevap olmadı. Usüle uygun cevap veremeyen heyet başkanı durumu oldu bittiye
getirmeye çalıştı, ancak Avukat Meister'in itirazlarını durduramadı. Meister
gerekçeli heyet kararı talep edince heyet geri çekildi. Yaklaşık 5 dakikalık
geri çekilmeden sonra gerekçe sunmadan heyet başkanının kararını
onayladıklarını söyleyip duruşmayı tanığı kürsüden indirerek sonlandırdılar.
11 duruşma boyunca mahkeme heyeti savunmanın tek bir
dilekçesine olumlu cevap vermedi. Dahası, dilekçelere gerekçeli red kararını
savcının itirazlarıyla dolduruyor. Doğrudan adalet bakanlığına, yani Almanya
Emperyalizmine bağlı olan savcı, bu mahkemeyi kimin yönettiğini açıktan
gösteriyor. Savcı ise duruşunu en başlarda belli etmişti; 'Mesele stantlar,
halay çekmeler, konserler değil. BİZİM ASIL MESELEMİZ DHKP-C'NİN
MARKSİST-LENİNİST BİR DEVLET KURMA HEDEFİDİR!'
Tüm halkımıza çağrımızdır! Bugün Özgül, İhsan ve Serkan
nezdinde Düsseldorf'un mahkeme salonlarında süren sınıflar mücadelesinde siz de
yerinizi alın. Onlar emperyalizmi yargılarken siz de yanlarında olun.
Gelin Emperyalizmi Hep Birlikte Yargılayalım!
Faşist 129 Yasası Kaldırılsın Komitesi