İlk etkinlik artık geleneksel hale gelen yürüyüştü. Yürüyüşe başlamadan önce pankartlar
hazırlandı, yürüyüş için sıraya girildi. Tam yürüyüşün başlayacağı sırada polis
şefi gelerek açılan iki pankarttan birisinin indirilmesi gerektiğini yoksa
yürüyüşe izin vermeyeceklerini söyledi. Her yıl yürürken taşınan iki pankartın
her birinin tek tek yasak olmadığını ancak ikisinin bir araya geldiğinde
yasak" olduğunu söyledi.
Tam anlamıyla keyfi ve dayatmacı bir tutumla, esas olarak
keyfiliğini perdelemek için sözde gerekçe üretmişler, ürete ürete de bu
saçmalığı bulmuşlardı.
Yanıldıklarını, gelen bildirimde böyle bir şeyin olmadığını
ve burada bunu yapmalarının keyfi olduğunu, bu keyfiliğin kabul etmeyeceği
söylendi. Yeniden gidip şeflerini arayıp telefonla görüştüler bu pankartlardan
birisini indirmeden yürüyüşe izin vermeyeceklerini tekrarladılar.
Anma için gelenler de pankartı indirmeyeceğini ve bunun için
saldıracaklarsa da saldırabileceklerini zaten bunun için ellerinde yasak
olduğuna dair bir mahkeme kararı olmadığını söylediler. Bu durumun onların
keyfi tutumu olduğunu ve buradan gidilmeyeceğini ve anmanın durulup burada
yapılacağı söylendi.
Uzun uzun tartışmalar ve ikna çabaları boşunaydı. Görevli
polis şefinin de kafasına yatmamıştı bu gerekçe(!) ama şefleri öyle istiyordu.
Bunun üzerine anma etkinliği başlatılarak hiçbir pankart indirilmeden anma
yapıldı.
Türkçe ve Almanca konuşmalar yaparak Alman polisini teşhir
edildi. Konuşmalarda, Her yıl aynı pankartın sorun olmazken bu yıl ne olup da
birdenbire "yasa dışı" olduğu soruldu.
Konuşmalarda Alman polisinin keyfiliği anlatıldı.
"Şimdiye kadar çok dayatma, engelleme gördük ama böylesini görmedik. Alman
polisi pankartların tek tek yasal olmasına rağmen bir araya geldiğinde yasa
dışı olduğunu söylüyor. Kastettikleri bilgisizlikten ya da keyfiliktendir. Ama
biz bu dayatmaları kabul etmiyoruz.
Biz şehitlerimizi anarken kimsenin icazetini almadık. Biz
eğer korksaydık, kırmızı bayraklarımızla meydanlara çıkmazdık, biz eğer onlardan
korkaydık şehitlerimizi anmazdık. Korkmuyoruz, keyfi davranmalarını kabul
etmiyoruz, yola gelmiyoruz. Bugün yaptıklarının da hesabını soracağız. Onların
istediği gibi devrimciler olmayacağız, mücadelemizi büyüteceğiz ve
şehitlerimizi anmaya devam edeceğiz" denildi.
İki yasal pankartın bir araya geldiğinde yasadışı olması söz
konusu değildir. Ama Alman polisinin iki keyfiliğinin bir saçma gerekçe
olabilmesi söz konusudur. Alanda yapılan konuşmalar, atılan sloganlar ve
çekilen halaylarla oradaki etkinlik sona erdi.
Ardından salonda yapılacak program için salona gidildi.
Burada hazırlanan sunum saygı duruşu ile başladı. Kerbela’dan
Kızıldere'ye ve günümüze kadar halkın ve devrimcilerin mücadele tarihi
anlatıldı, şehitler anıldı. Sinevizyon gösterisiyle Kızıldere destanı işlendi. Almanya’daki
129 A-B yasalarıyla tutuklanan dört devrimci ve anti-faşist için başlayan Açlık
grevi direnişinin talepleri anlatıldı. Şiirler okundu, marşlar söylendi. En
yaşlı bir abimiz ve en miniklerimizin sahnede devrimci şarkılar söylemesi
yediden yetmişe, mücadelenin sürdüğünün de küçük kanıtları gibiydi. Program
halaylarla bitirildi. Bütün gün süren etkinliğe toplamda 150 kişi katıldı.