8 Mart 1857 yılında ABD’nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi insanca yaşama ve çalışma hakları için çalıştıkları tekstil fabrikasında grev yapma kararı aldı. Bu karar karşısında polisler tekstil fabrikasında grevde olan işçilere saldırı ve onları fabrikaya kilitledi. Fabrika önünde kurulu barikatlar ve fabrikaya kilitli işçiler... Fabrikada yangın başladı. İşçiler kapının kilitli olmasından ve girişteki barikatlar nedeniyle yangından kaçamadılar ve çoğu kadın olmak üzere 129 işçi yanarak can verdi. Esasında emperyalizm bir işçi katliamı daha yapmış oldu. Öldürülen işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. Çünkü yaşanan bir katliamdı ve bu katliama karşı Amerika halkı öfkeliydi.
Dünya
halkları için emperyalizme duyulan öfke giderek artıyor ve büyüyordu. Çünkü yüz
yıllardır emperyalizm tarafından sömürülüyorlar, aşağılanıyorlar, açlık ve
yoksulluğa mahkum ediliyorlardı. Bu bozuk düzene bir son verilmeliydi.
Emperyalizm ile verilecek mücadelede bir cephe kurulmalıydı. Sosyalizm
emperyalizmin azgın saldırısına son verecek ve dünya halkları için adaletli,
yaşanılır hayatı kuracak tek sistemdi. Artık sosyalizmin ideolojik hattında
birleşen bütün dünyanın yoksulları vardı emperyalizmin karşısında. 1910’da 2.
Enternasyonal Toplantısında Clara Zetkin’in önerisiyle “her 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar Günü” olarak ilan edildi.
8
Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü yaratan olay emperyalizm tarafından yapılan
bir katliamdır. Yani 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü emperyalizme, faşizme
duyduğumuz öfkeyi barındırmalıdır. Sosyalizm için, insanca yaşama ve çalışma
hakkımız için verdiğimiz mücadeleyi barındırmalıdır. Adalet için verdiğimiz
mücadeleyi barındırmalıdır.
Bizim
ülkemizde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününde elimizdeki dövizler de gizli
işkencehaneleri teşhir eden, direnen Ayten Öztürk’ün adı olmalıdır. KHK’lara
karşı tek başına direnme cüreti gösteren Nuriye Gülmen’lerin, Pelin Akbaş
Yeşil’lerin adı olmalıdır. Adalet mücadelesi için can yoldaşları Gökhan
Yıldırım ve İleri Kızılaltun ile birlikte bedenini ölüm orucuna yatıran ve
zaferi kazanan Sibel Balaç’ ların adı olmalıdır. Çorlu Tren Katliamında
evlatlarını kaybeden ve direnen annelerin, aylarca Urfa Adliyesi önünde direnen
Emine Şenyaşar’ın adı olmalıdır. Bizim 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günümüz
mücadeleye olan bağlılığımızı daha da derinden hissettiğimiz bir gün olmalıdır.
Böyle olmadığında, düzenin yaygınlaştırmaya çalıştığı gibi eş cinselliğe, LGBT
hareketlerine, erkek egemen düzene dair söylemlerle 8 Mart Dünya Emekçi
Kadınlar günü ele alındığında ortaya çıkan esasında emperyalizmin dünya
halklarına yönelik yozlaştırma saldırısına destek vermek olur. Emperyalizm sol
yumruğu haline gelinir. Oysa bizler diyoruz ki; Emperyalizm dünya halklarının
celladıdır. Emperyalizmin kurbanı değil celladı olacağız. Bunun için tek yol
direnmektir. Sosyalizm mücadelesi vermektir. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
de bir mücadele günüdür.
Direnişler
Meclisi olarak 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz.
Bütün
halkımızı direnenlerin yanında olmaya, mücadeleyi büyütmeye çağırıyoruz.
Direnişler
Meclisi