18 Şubat tarihinde tecrit karşıtı etkinlik serisinin ikincisi düzenlendi. İlki 3 Şubat tarihinde düzenlenmiş ve tecrit, hapishanelerin tarihi konuşulmuş, Almanya, Filistin, İtalya ve Türkiye hapishaneleri hakkında bilgi alışverişinde bulunulmuştu. İlk panelde devletin ve emperyalistlerin hapishane ve tecrit politikaları tartışıldı, ikinci panelde ise devrimcilerin ve tutsakların direnme pratiği konuşuldu.
Panel Türkiye hapishanelerindeki ölüm orucu direnişlerini anlatarak başladı. Önce 1984 ölüm orucu ve nedeni hakkında konuşuldu, devrimcilerin neden tek tip elbise giymediğini, tek tip elbise giymenin neden emperyalizm tarafından bir politika olarak sunulduğu anlatıldı. Almanya hapishanelerinde tutsak olan devrimci Özgül Emre’nin geçtiğimiz yaz süresince tek tip elbiseye karşı yaptığı ölüm orucu direnişi hatırlatıldı.
Ardından 1989 yılında NATO toplantılarında alınan kararlar doğrultusunda Türkiye devletinin ‘yüksek güvenlikli hapishane’ olarak sunduğu tabutlukların tarihine değinildi ve 1996 ölüm orucu kısaca anlatıldı. Tecrit hapishanelerinin bir sonraki aşaması olarak F tipi hapishaneleri anlatıldı ve Büyük Direniş ile devrimcilerin tecriti nasıl yıktığı konuşuldu. Devrimciler bu süreçte sadece ölüm orucu ile değil aynı zamanda bedenlerini tutuşturarak da direndiler.
Ardından F Tipi Filmi’nde yer alan devrimci Muharrem Karademir’in direnişini konu alan kısa film gösterildi. Panel katılımcıları Grup Yorum’un yönettiği kısa filmden oldukça etkilendi ve bildiğimiz kadarıyla dünyanın geri kalanında tecrite karşı mücadelenin bir parçası olmayan bedenini tutuşturma hakkında bilgi edinmiş oldular.
En son 2020 ölüm orucu hakkında kısaca bilgi verildi ve Mustafa Koçak, Ebru Timtik, İbrahim Gökçek ve Helin Bölek anıldı.
Türkiye hapishanelerinin ardından Samidoun Filistinli Politik Tutsaklarla Dayanışma Ağı İsrail hapishanelerindeki direniş hakkında bilgi verdi. İsrail devletinin hapishanelerde nasıl bir baskı uyguladığı ve bu baskıya karşı hapishanelerde neler yapıldığı anlatıldı. Filistinli tutsaklar bu baskılara karşı daha çok örgütlenerek karşı çıkıyorlar. Eğitim komiteleri kuruyorlar, iletişim komiteleri kuruyorlar. Örneğin hapishaneye okuma yazma bile bilmeden giren bir tutsak, hapishaneden bırakalım Arapça yazabilmeyi başka dilleri de öğrenerek çıkıyor ve çeviri yapabiliyor. İletişim konusunda ise yeni yöntemler ve teknolojiler geliştiriyorlar ve bunları hapishane içinde ve hapishaneler arasında bağ kurmak için kullanıyorlar. Mesela, çok çok küçük bir kağıt parçasına neredeyse bir kitabı dolduracak kadar yazı sığdırıp bunları hapishane dışına çıkartabiliyorlar ya da çok çok küçük telefonlar geliştirip bunları hapishane içine sızdırabiliyorlar. Geçtiğimiz süreçte açlık grevinde olan Halil Avavde’nin açlık grevi yaptıktan sonra bırakılmamasının sebeplerinden biri de bu tarz bir telefonu hapishane içine sızdırmakla suçlanmasıydı. Ve tabii ki Filistinli tutsaklar da aynı Türkiye’de ve Avrupa’da olduğu gibi açlık grevi ve ölüm orucunu aktif bir şekilde kullanıyorlar.
Filistinli dostlarımızın ardından Alfredo Cospito ile Dayanışma Komitesi Alfredo’nun sağlık durumu hakkında bilgi verdi. Alfredo Cospito İtalya’daki 41 bis tecrit rejimine karşı 122 gündür açlık grevinde. Sağlık durumu gün geçtikçe kötüleşiyor fakat Alfredo direnişiyle İtalya’da tecrit duvarlarını yıkmış durumdadır ve İtalyan devletinin çürümüş karakterini teşhir etmiştir. İtalyan devleti bugün öyle aciz bir duruma düşmüştür ki dünyanın her tarafında büyükelçiliklerini ‘uluslararası anarşist komploya’ karşı alarma geçirmiştir. Uluslararası komployu yapanların kimler olduğunu çok iyi biliyoruz. Alman Emperyalizmi ile Türkiye Faşizminin iş devrimcilere gelince nasıl tam bir birliktelik içinde olduğunu görüyoruz. İtalya da bu resimden azade değildir. Komünistler, devrimciler, anarşistler, sosyalistler, demokratlar, anti-faşistler prensipler temelinde dayanışma içindedir ama emperyalist ve faşist devletler sadece kendi çıkarları için birliktedirler, aradaki fark büyüktür.
Ardından panel tartışmasına geçildi. Tartışma için 2006 yılında İspanya yüksek güvenlikli hapishane rejimi olan FIES’te tutsak olan anarşist militan Cladio Lavazza ve ölüm orucu direnişçisi Serdar Demirel arasındaki mektuplaşmalar seçildi. Bu iki mektup İngilizce olarak ilk defa 2020 yılında Cladio Lavazza’nın otobiyografinde yayınlandı. Biz bu mektupları önemli buluyoruz çünkü ölüm orucu ve açlık grevine Marksist-Leninist bakış açısı ile anarşist bakış açısı arasındaki farkın oldukça görünür olduğu, bilgilendirici mektuplar. Aynı zamanda keskin ideolojik farklara rağmen Cladio Lavazza ve Serdar Demirel’in birbirlerine büyük bir saygı ve sevgi ile yazdığını görmenin solda birlik, birlikte hareket etmenin temellerine dair bizlere önemli bir yol gösterici olabileceğini düşünüyoruz.
Tartışma oldukça verimliydi ve 25 katılımcıdan neredeyse hepsi tartışmaya katıldı. Çeşitli sol yapılar arasındaki birlikteliğin daha da ilerlemesi ve birlikte hareket etmenin öneminden bahsedildi. Bizleri tutsakların direnişleri bir araya getiriyor ve bizim tutsaklara karşı bir sorumluluğumuz var. Panel 20 Şubat’ta Almanya’da tutuklanan Hasan Unutan için yapılacak dayanışma eylemine çağrı ve Alfredo Cospito için 23 Şubat’ta yapılacak eyleme çağrı ile bitirildi.
Ardından beraber yemek yenildi ve Signor K adlı anti-faşist İtalyalı rapçinin konseri ile etkinlik bitirildi.
NOT:
Cladio Lavazza Kimdir?
Cladio Lavazza, 1954 doğumlu İtalyan anarşist militan. Burjuva medyanın ‘kurşuni yıllar’ dediği İtalya’da sınıf savaşının ileri olduğu, birçok militan örgütün eylemlilik içinde olduğu 1970lerde İtalya’da devrimcilik yaptı. 1980’de Fransa’ya geçti ve 16 yıl illegal bir şekilde yaşamını sürdürdü. Mitterand doktrini (adını dönemin Fransa Cumhurbaşkanından alan) denilen ve eğer İtalya’da devrimcilik yaptıysanız ve fikirlerinizi reddederseniz İtalya’ya sınır dışı edilmenizi engelleyen yasaya rağmen devrimci fikirlerinden vazgeçmedi ve hiçbir zaman Fransa’da bir statüsü bulunmadı, yeraltında yaşadı. Bu süreçte bankaların kamulaştırılması gibi birçok eylem içinde oldu. 1996 yılında İspanya’nın Cordoba kentinde 3 yoldaşıyla birlikte bir banka kamulaştırma eylemi sırasında yakalandı. O süreçten beri İspanya hapishanelerinde tutsak. İspanya’daki yüksek güvenlik hapishaneleri FIES’e karşı yapılan direnişler içinde yer aldı. İspanya’daki cezası yakında bitecek olsa da Fransa’da 10 yıllık mahkumiyeti ve İtalya’da iki müebbet cezası onanmış durumda.